Fotoğraftaki küçük kız çocuğu benim. Bakmayın yaşımı başımı almış olmama! Ben hâlâ aslında yan tarafta gözüktüğüm gibiyim!
Beni okumak için beni bilmek lazım.
Hayatın beni nereye götürdüğünü bilmem ama, yönümü bilirim.
Pusulam, dürüstlük ve vicdandır.
Vicdanımdan, kötü olan hiçbir şeyi "bilerek yapmam."
Aileme taparım. Annemsiz bir "renk", babamsız bir "söylem", Kerem'siz bir "anlam" yoktur benim için.
Oğlumsa çok başka, ancak " nefes" diye anlatabilirim onu. Nefesim!
Sevmek "BİR" olmaktır benim için. Aynı kalbi paylaşmak, başkasına yer açmak.
Bu yüzdendir, taa eskilerden, şimdiye misafir ederim kalbimde AKHAN'ı.
Uyanınca ilk aklıma düşer, görünce kalbimin odalarının kapıları çarpar küt-küt diye!
Benim ışıltılı çığıltılarımı, sessizliğiyle korur. Sevmenin vaz geçmek olmadığını, sorunlardan arkanı dönerek çıkıp kaybolamayacağımı bana öğreten TEK ERKEK... Sevginin içnide çabalamayı da barındırdığını, kötü gözüken şeyleri, bakış açını değiştirirsen eğer, o kadar da kötü olamayacağını bana gösteren İLK SEVDA. Kalbimin gerçek prensi!
BABAM'a çok düşkünümdür sonra. Sizler onu nasıl görürsünüz bilemem ama, benim için göz kamaştırır.Çok güldüğüm, dert ortağım, meslektaşım, öğretmenimdir babam! Her anımı kutladığım, yanında kendimi "korunaklı" hissettiğim canım babam!
Doğru dediği doğrudur. Yanlışsa her daim yanlış.
Mitolojideki Zeus'tur o. Evimizin baş tacı.
Annem neşeli, yaramaz bir kız çocuğu! Ama çok kuvvetlidir. Dirençli ve dik. Ama içindeki çocuk hep kahkahalar savurur dışarılara. Bazen ciddi durmak gerekirken bile!Yürüdüğü yerlere renklerini savurur. Ellerinde boyaları, ailemize her zaman resimler çizer. Hepimiz karanlıkken örneğin; simli, altın parlak umutlarla doldururverir yüreklerimizi.
Kerem kardeşim, adını oğlumunkiyle karıştıracak kadar çocuğumdur benim. İlk baktığım, ilk "süt ısıttığım" ilk göz ağrım. Yaşadığı dünyayı algılamak zordur. Ama en saf duygularla, en temiz bakış açısıyla yaşar. Belki bundandır, karalanmak istenmesi. Bizim yine de "en naifimizdir"o.
Alaz'ım, benim tek yaşam sebebim, geceleri duam, gündüzleri "gün ışığım". Küçük "gurum","filozofum" gözlerimi bulutlu gördüğünde, beni bilerek oyalayacak kadar "olgun".Kimi zaman, benim ona "bakmamdan" çok, bana "bakan" bir uzun delikanlı.
Bunlar işte vaz geçilmezlerim. Kahve kokusunu çok severim, çamaşır makinasının sesini, yemek yapıp,-yemekten çok- yedirmeyi severim. Saçlarımın görüntüsü çok önemlidir. Saçlarım güzel değilse, ben de değilimdir.
Bir de dostlarım var, bu hayatta birlikte yolculuk ettiğim; sıralama değildir ama onları alt alta yazmam. Bunu anlayacak kadar dostturlar bana.
TUBA'm var, sülün bedenli. Gece kızım, ay ışıklım. Ne kadar tepedeysem, o kadar altta kalmayı başarmış, dostluğumuzu 17 yıldır ortalarda tutabilmemizin tek mucizesi. Konuşmadan anlaştığım, sevincimde sevincim, hüznümde hüzünüm. Ailesine bakınca, annesini teyzem sanmam, ablasına neredeyse abla diyecek olmam da bundandır.
BETÜL var, Betül'le yaşadığım 15 yıl var. Haber yönetmenim olarak hayatıma giren, ardından "can dostum" olan, bir sözüyle beni titreyip kendime getirebilen, hayata çok değişik bakabilen, saatlerce güldüğümüz, her yeni buluşmamızda, yaşamın ne denli kutsal olduğunu bana hatırlatan, tanıdığım en iyi anne, en akıllı kadın, en titiz ve de en eğlenceli çil surat Betül'üm var benim. Hayallerimiz, gerçekliğimiz, ve bunlar arasındaki uçuruma kahkahalar attığımız, ayrıca bu BLOG'un da gerçek sahibi, bana "yaz, yaz" diye tutturan, DENGELİ kadınım benimdir o!
ZEYNEP var, hala yaramazlık yaptığım. Anne gibi olmaya çalışıp çocuklarımızın yanında, olamayınca dans etmeye başlayıp kıkırdadığım arkadaşım. Hayatı müziklendiren, soslandıran, her daim uçuşan kaçışan güzel iki renk saçlı Zeynep'im. Kitap,film paylaştığım, her günümü film kareleri haline getiren, dosluğumuzu neredeyse, roman kadar edebi kılan Zeynep!
GÜLTEN ve EBRU var. Zor zamanların bizi düğüm gibi bağlayıp artık ayrılmamızın imkansız olduğu. Çök kötü kalpli bir cadının bana verdiği iki prenses. Orman yolları, deniz kıyısı kahvaltıları, Sarıyer sırtları, çocuklarımız dibimizde, tabi ki bu üçlünün değişmez dördüncüsü Ayşe Anne yanımızdayken içilen kahveler, bakılan fallar, atılan kahkalar, ve ne mutlu, kötülükten bir değil iki iyi dost çıkması!
Liseden görüştüğüm bir tek TUĞBA var. O kalabalığın içinde, yanımda taşıdığım tek ses. Olmasa da, uzak da olsa, içimin hep arkadaşlık ettiği, göz göze geldiğimiz an, beni genç kızlığıma götüren, fransız lolitam!
SANEM var, ellerinde geçmişimizi benden daha özenle taşıyan, afet-i devran! Suskun duran, sessizliğinde fırtınalar barındıran çocuk-anne, benim kara kızım! Gözleri dumanlandığı an kimi düşündüğünü bildiğim, ardından dualar okuduğum, Küçük Prens'in bana emaneti Sanem!
ELİF var sonra; entellektüel komiğim benim. Adını bile duymak beni, gülme krizine sokacak kadar komiktir hem de. Anlar beni, tutar ellerimden nerede olsam. Ağlasam anlar, yere düşsem eğilir üzerime. Onunlayken herşey sihirli gelir insana, tek bir kelimesi, geçmiş ve geleceği kapsar. Sevmeyi bilir, sevgisine sahip çıkar! Bir bebektir benim için Elif'im! Elimden asla düşürmeyeceğim. Dünyalar güzeli bir bebek!
BURCU'cuğum var, çizgi film gözlü! Yosun gözlerinin içinden pırlantalar saçan! Oğlu oğlumun bebeklik arkadaşı, benim neredeyse bebekliğimi bilen, bebek arkadaşım benim! Narin bedeniyle, varoluş çabasını, hayretle izleyip, hayran olduğum, COLDPLAY' i İngiltere'de dinlemeye yemin ettiğimiz dostum!-yoksa AUDIOSLAVE' miydi?-
AYLA ve HAZAN var, hayatımın tam orta yerinde! Onlar aslında annemin arkadaşları ama, bana da anne ve dostlar. Ayla tiyatro sahnesinde olup, oradan hiç inmemeliymiş, kötü günlerin güneşi, dostluğunu hiçbir şeye değişemeyeceğimiz komik kadın.
HAZAN nam-ı diğer, benim HASAN TEYZEM noel annedir benim için. Bu kadar iyi kalpli bir meleği tanıdığımız için annemle hep şükrederiz. Evi parfümler, rujlar, renklerle doludur. Boya kalemleri elinde küçük bir kız çocuğuna benzer!
KUTİ! Adaların kadını! Mücadeleci ve akıllı kadın! Betty Boop karakteri seni görünce yaratılmış sanki. Korku dağlarını gücüyle yıkan, cesaret timsali!
FATMA var sonra, benim medite olmuş, herşeye gülen yürekle bakan, öğretilerini bir ömür boyu sakladığım, neşeli Fatma'm. Betül-Ceren-Fatma muhabbetleri, hayat birlikteliği, hiçbir zaman sallanmayacak sağlam dostluk örneği olmuştur yıllardır. Aklım çıkar hastalanırsa; ama bilir, Ceren ona bebek gibi bakar!
SEDAT PAŞA'yı da unutmamam gerekli. Öğretileri, yorumları, sevgi dolu dünyasıyla her zaman yanımızda olan, asil Beyefendi!
FAİK var, herkesin Faik'i ama benim özel kardeşim! Kötü günlerde sesini duymak istediğim, hayatını takdir edip, artık baba olacağını arayıp bana haber vermesini beklediğim,canlı yayında bile beni kahkalara boğan, iş partnerim.Acıyı yaşadık onunla, ailesi ailem oldu benim. Uzakta da olsa, yılın aynı günü, her daim dudaklarımdan duaların döküldüğü, nerede olursa olsun, inancımla andığım arkadaşım!
Bir de çok sevip deli gibi zaman geçirmek istediklerim var, BEDİ, HADİYE, CÜNEYT, ÖZGÜR, BESTE, BARIŞ, PINAR, SEBLA, MURAT, GÜLEN, AHMET, ÖZLEM, LALE, VİLDAN DİLGE, DİLEK, HALE, SU.
Unuttuklarım vardır elbet. Kalbimde olup, yazı çok uzadığı için!
Devam yazısı yazıp, hayatımdaki tümnefesleri sıkı sıkı tuttuğumu bilmelerini sağlamak istiyorum!
İyi ki varsınız hayatımda!