22 Ağustos 2011 Pazartesi



3 Aralık Dünya Engelliler Ve Engelleyenler Günü…


3 Aralık Dünya Engelliler ve Engelleyenler Günü

Bu yazıyı yazmak, yazabilmek için ellerimi kullanabilmek, gerekirse az sonra bir fincan kahveyi hazır edebilmek… Ne kadar büyük bir lüks değil mi?

Çocukluğumdan beri, “farklı” görünenlere özel bir ilgi besledim. Ama bu “acıdığım için, merakımdan ya da etrafa karşı” bir davranış biçimi değildi. Sadece “farklıdan korkan, dışlayan, acıyanların” yani bir nevi kendini işte bu yüzden “üstün” görenlerin ayıbını “farklı olanlara karşı” kapatmak istememden kaynaklandı.

9 yaşındayken yazları teyzemin Zonguldak’taki evinin bahçesinde oynarken, oyunlara hiç alınmayan Albino hastası Ümit için savaşım, benim de oyunlardan dışlanmamla son bulmuştu! Ama olsun, tam tamına 3 aylık tatilim Ümit’le sokaklarda, renkli cam parçaları toplayarak geçmişti. Şimdi renk ne anlama geliyor onun dünyasında anlıyorum ve içim sızlıyor.

Farklı olmayı ben de yaşadığımdan belki, genç kızlığım, çocukluğum zor geçti. Farklıydım herkesten. Düşüncelerim, tepkilerim. Ben de çoğu zaman istenmeyen oldum!

Sonra Amerika’daki 5 yıl… Yabancı olarak da farklıydım, Amerika’da yaşayan Türklerden de farklı. Belki de hep böyle hissettim, dünya hep benim KARŞIMDA oldu!

Hadi biraz çevirelim ibreyi ters tarafa! Ben belki de farklı hissettirildim. Farkı yaratan aslında hep karşımdakilerdi…

İşte “Engellilerle” ilgili, hissettiğim tam da bu aslında. Onlara farklı olduğunu hissettiren BİZLERİZ…

Tekerlekli sandalyeyle, metropol İstanbul kentinde eğer kimsenin yardımı olmaksızın ilerleyemiyorlarsa,

İş yerleri kanunda olduğu üzere, çalıştırdığı engelli kişiyi, her anlamda “idare ediyorsa”,

Bir engelli gördüğümüzde acıyıp, merak edip, aslında belki de hiç konuşmak istemedikleri konulara hakkımız varmış gibi, ne oldu, nasıl oldu? Sorularını yöneltip, bir de ardından, “dağlara taşlara” deyip, tahtalara vuruyorsak,

Kendimizi üstün algılayıp,

Her şeyden önemlisi, asıl engelliyi “hor ve küçük” görüyorsak,

Şuna eminim ki; asıl sıkıntı bizden tarafta…

Engelleyen bizleriz, yargıda bulunan, istemeyen, kaçan, korkan! İşte tam da bu aslında bizleri “engelli” yapan bir durum!

Biz gibi olmayanı kabul etmemek, anlamaya çaba sarf etmemek! Nasılsa değişik ya, isteyerek ortak nokta bulmamak ve üstüne üstlük böbürlenmek!

Ne yazık ki, cehalet gerçek bir engel benim için. İnsanının ufkunu genişletmemesi, kapalı kalıplarda daha rahat etmesi, yeniliklerden korkması. Oysa bir anlamaya başlasa ki, varlığının aslında ne denli ufacık bir nokta olduğunu, değil böbürlenmek, utanırdı herhalde bu durumdan!

Ama utanmak için bile, belirli bir seviye gerekir…

Bugün Dünya Engelliler Günü…

Engelleyenin kim olduğunu düşünmenizi isterim.

Bir de tehlikelerle dopdolu coğrafyamızda, bu gün sapasağlam olmanın, yarın bir “engelliye dönüşme ihtimali”ni de…



1 yorum: